17 Mart 2010 Çarşamba

Şah, At, MAt?

**Her gece seni unutmak için sevişsem de,sen başkaydın sevgilim.**

Bir hata yaptım evet ne olmuş ki !? 


Hatamın bedeli sen oldun,ama biliyordum ben,göze almıştım seni kaybetmeyi.
Arkamı dönüp giderken,bir gün bıraktığım o ellerini tutmayı özleyeceğimi biliyordum.
İşte en çok da bundan korkuyordum..
Ne benden sonra hayatına girecek kadınlardan,ne de onları benden çok sevmenden korkuyordum.
En çok korktuğum,o beni okşarkenki kadifeliği her keresinde hissettiğim ellerini özlemekti. 
Kahretsin özlüyorum işte. 

Bok vardı cengaverlik yaptım,bok vardı derin dalgalı sularda donmak pahasına sıcacık yuvamı yıktım ben bir martı gibi,göç ettim.
Ama sevgilim,ben uçmazsam yaşayamazdım ki.. 
Golllerriinii açeeyyydiinn dee gitteme diyeyydiiiiiin!
-Demedin mi? 
-Dedin!
Ne fayda...
Neydi... Ben bir kısraakk gibi gelmşim dünyaya,şahlanıp koşmak içimde var ?
Hah evet evet tam da bu.
O yüzden sil şimdi gözyaşlarını Freud'un kızı.
Unut sevişmelerinizi,sevgilerinizi de..
Bilinçaltına yerleştirme. 
Babanın diline düşme !

Mümkün

Şu an götüm dona dona sigara içiyorum.

Böyle donarak  sigara içerken,ayaklarım ıslak balkondayken, sonrasında senin koynuna dalıp ısındığım günleri anımsadım.

Nasıl güzel sarılırdın.

Kor gibiydin,mistin..

Hayattın sen hayat!

11 Mart 2010 Perşembe

✬ Yeni Yaşım Adına ✬

Her doğum gününde bir yaşını eskiterek geride bırakır insan.. Esasında tek geride bıraktıkları eski yaşları değildir..

Arkasını dönüp bakar insan, geride bir tepe daraltılmış anılar, sahte arkadaşlıklar, sahte kadınlar, sahte erkekler, kahpece söylentiler, incitilmiş ruhlar..


Benim için değil,
Kendi adınıza bir şey yapın.
Yanımdaysanız hala...
Kendiniz olsanıza !


Şimdi müsadenizle,temiz bir yudum almak istiyorum şarabımdan..
Sağlığıma
Ruhuma
Geleceğime ve
Yeni ve temiz başlangıçlar adına..

9 Mart 2010 Salı

Bir Varmış Bir Yokmuş..


Bir gün bir adam geldi ve yalanlar söyledi.

Ben  koşulsuz inandım..


Kusursuz olmasa da,iyiye doğru giden bir hayata sahip olduğumu düşünerek mutlu olduğum zamanları bilirim, huzurla karışık sahip olduğun eminlik.. 
Böyle günlerden biriydi. Penceremden içeri giren güneş beni de ona doğru koşmaya çağırıyordu. 

"Hadiiiiii ne duruyorsun,gel tut turuncu kollarımdan sarıl bana.."

Dayanamadım,çıktım. Yürümedim koştum.. 
Bok vardı,o kadar koştum.
Bak işte yoruldum..
Bir ağaç buldum,oturdum.

Ağacın dalına oturmuş,ayaklarını deli danaca sallayan çirkin adam seslendi ve :

" Hayatımda gördüğüm en güzel gözlere sahip kadınsınız,Tanrım ne kadar iri ! Benim olsun mu ?" dedi.

Kadın inandı. 
Adam heyecanla atladı.
Adam yalanlar söyledi.
Gözlerine baktı ve kadını ebedi ilan etti.
Kadın inandı.

Çok geçmedi,arkasını döndü ve diğer kadına gitti..








8 Mart 2010 Pazartesi

Anneme



❝Kan ter içinde uykularından uyanıyorsan eğer..
Her gece..
Yalnızlık sevgili gibi boylu boyunca uzanıyorsa,koynuna..
Olur olmaz yere,ıslanıyorsa kirpiklerin artık..
Herşeye.
Anneni daha sık anımsıyorsan hatta,anlıyorsan..
Kalbini bir mektup gibi buruşturulup,fırlatılmış,
Kendini kimsesiz ve erken unutulmuş hissediyorsan...
İçindeki çocuğa sarıl,sana insanı anlatır..❞


Hani delice bağırırsın ya rüyalarında,sesin çıkmaz.. Hatta kimse duymaz,dönüp de bakmaz. Sen sessiz çığlıklarını atarken,kan ter içinde uyanırsın uykundan,bir daha da uyku tutmaz o terin kuruyana dek. Zangır zangır titrer her yanın.. Devamında belki huzurlu bir uyku ya da uykusuzca bir sabahı bekleyiş alır seni..  Uyursan ne ala, uyuyamazsan o yatak genişler de genişler,soğur bir de üstelik. 
Böyle geceler genelde yağmurlu geceler olur. Ya da ben hep böylesine denk geldim,bilemiyorum.
Yağmur damlaları cama değil,beynine beynine vurur.. 
Boylu boyunca koynuna uzanacak bir sevgilin yoksa ya da yan odada seslenecek bir annen yoksa,işin zordur.Yalnızlığıa talimsindir.. Ben şanslıydım ve hala da kendimi şanslı hissediyorum. 
Böyle gecelerde,ürkek sesimle çağırabileceğim bir annem var,ne mutlu bana ! 
Gelir yanıma,kıvrılırım koynuna..
Gözlerim dolar sonra.. Islak kirpiklerim boynuna değer annemin,o an daha sıkı sarılır bana..
İşte bu anlar,paha biçilmez bir huzur yaşatır insana..

Olur olmaz yere ıslansa da kirpiklerin herşeye,bunu anlayıp sualsiz sıcak bakışlarıyla sarabilecek biri varsa yanında yine şanslı insansındır.
Taşmayı bekleyen,dolmuş gözlerle yabancı kalabalıklarda gezmeye minnet etmeni sağlamayacak güçlü omuzlara sahipsen bir de. Anlık şeylerden bahsetmiyorum. Samimiyetsizce yanında bir çanta gibi taşıdığın,kullanım süresi dolunca attığın,anlık insanlar değil söz ettiklerim.
Hakiki,harbi harbi,gözünün içine bakıp sana sarıldığında,o gözünden kopan giden yaşların karşındaki sahici insanın omuzundan sırtına süzülmesini rahatlıkla izleyebileceğin yüreklerden bahsediyorum. Cevap yine *annem oluyor benim..

Büyüyor muyum diye mi bilmiyorum ama,insan tarifi mümkün olmayan acılar çektikçe gerçekten annesini anımsıyor hatta evet hatta anlıyor. Ben yolun yarısındayım,ben acı çektiğimi düşünüyorsam,o kadın neler çekti? Onunkiler acı idiyse,benimkiler neydi?
Üzülüyorum kendime. Nasıl da annemi anlamadan,hoyratca geçirdiğim yıllarıma üzülüyorum. Bir kadın olarak bu hayatta tek başına dimdik durabilmek zaten zorken,kendin gibi çetin bir kadın yetiştirmeye çalışmanın ne kadar güç olduğunu anlıyorum şimdi.. 

Beni bir mektup gibi buruşturup fırlatan eller olsa ve olmaya devam edecek olsa dahi,bir anne elinin,bir ütü misali o mektubu ilk haline getirebileceğini biliyorum ben.. 
Ve sen varsın ya anne nedense kimsesiz hissedemiyorum ben kendimi. 
Arkamda sen varsın ya,ben orduları görüyorum anne ! 
Beni büyütüp kocaman bir insan yapıp,içimdeki çocuğa dokunmadan onu hala minicik kılmanı hayranlıkla izliyorum. 

İçimdeki çocuğa sarıl anne !

Almaya çalışıyorlar onu benden,kov onları anne!


Ben seni seviyorum anne..









7 Mart 2010 Pazar

Bana Ekmek Arası Yap Anane !


Uyku tutmuyor yine beni bu aralar.

Ne yarın sabah 9'da dersim mi var? Kimin umurunda acaba? 
Hiç beğenmiyorum bu halerini..
Bir embesil gibi yaşıyorum,tanımı buysa.

Ben çocukluğumu özledim !

Sokaklarda koştura koştura kan ter içinde kaldığım günleri, meyve ağaçlarına daldığım, oğlanlarla 9 aylık oynadığım, dizlerimdeki yaralar iyileşmeden daha;üzerindeki kabuğu düşerek bir sıyırıkla daha derinleştirdiğim günleri, Zerrin'i, sokağın tozuyla birlikte  yağlı domatesli taze peynirli  yarım ekmek yediğim günlerimi özledim !

Dizlerimdeki o yara izleri hala duruyor. Bu yüzden hiç güzel bacaklarım olmayacak sanırım ama,benim onlara baktığımda gülümsemek için bir sebebim var. Nerden bilirdim o ince sızıların, bir gün bana gülümseme sebebi olacağını.. O zamanlar dizin yaraysa,haldır haldır koşamama sebebiydi çünkü,çok üzülürdüm.

Zerrin 3.katta oturan en yakın çocukluk arkadaşımdı. Biz birlikte büyüdük. Her türlü oyunun belini kırdık. Evcilik oynarken o hep erkek olurdu,gönüllüce. Benden çok az oyuncağı olmasına rağmen,nasıl o kadar güzel oyunlar kurabildiğine şaşırırdım. Muntazam aralıklarla küserdik,o tek başına sokağın bir köşesinde benim kötü bakışlarıma aldırmadan oynar,oynardı.. Sonra kilimini de toplar,suratıma bile bakmadan evine giderdi. Çok geçmeden zaten ağlayarak barışır,bir daha küsmeyeceğimize dair sözler verirdik.
Çok iyi kızdı iyi olmasına da osuruğu çok pis kokardı! O osurduğu zaman kendimi balkondan atmak isterdim. Ve bir de uyuz olurdum, o osurduğu halde "Off bu koku ne be?" deyip salağa yatmasına.
Zerrin şimdi evli,bir de çocuğu var.. 
Yani anlayacağınız,bizim oynadığımız evcilik oyunlarından sıyrılıp hayata atıldı. Gerçek bir kocası var, kucağındaki kundaklı bebeği de gerçek bir bebek!

Ben hala ekmek arasında zeytinyağlı domates ve taze peynir yiyorum yemesine,ama ananemin yaptıklarına,sepetten sarkıtıp da aldığım,tüm çocukların gözü önünde yediğim ekmeklere benzemiyor. O ekmeği yiyebilmek için çetin savaşlar verirdim çünkü ananemle. Öyle bir paylardı ki beni eve gelip yemediğim,sokakta yediğim için. Beni hiç anlamadın anane ! O ekmeğe toz değmeden,çıkmıyordu tadı işte..

Eskisi gibi masum değil erkeklerle oynanan oyunlar sonra..
9 aylık oyununu bilmeyenler için anlatayım; 2 tane kafa büyüklüğünde taş alınır,11 adım sayılır ve kale oluşturulur. Sonra başlarsın top sektirmeye. En az top sektiren kaleye geçer. Topa,1 kez değebilirsin en fazla yerdeyken. Yanlışlıkla değdi miydi,geçersin kaleye.. Havadaysa eğer top,istediğin kadar değ topa. Her gol itinayla sayılır. 9 gol yedin mi,9 aylıksın ! Anne oluverirdin hemen. 
Şimdiye gelirsek;erkeklerle oynanan oyunların sonunda,ya gerçek anne oluyorsun, ya da oynadığına oynayacağına bin pişman acılarınla evine dönüyorsun ! 9 gol yemene de lüzum yok üstelik. Tek gol yetiyor.. 

Büyüyünce işte ne ağaçlara tırmanıp o yakalanma korkusunu ensende hissedebiliyorsun, ne de sırtından akan terler sokakta haldır haldır koşmandan ötürü oluyor..

Özlüyorsun işte azizim..