7 Mart 2010 Pazar

Bana Ekmek Arası Yap Anane !


Uyku tutmuyor yine beni bu aralar.

Ne yarın sabah 9'da dersim mi var? Kimin umurunda acaba? 
Hiç beğenmiyorum bu halerini..
Bir embesil gibi yaşıyorum,tanımı buysa.

Ben çocukluğumu özledim !

Sokaklarda koştura koştura kan ter içinde kaldığım günleri, meyve ağaçlarına daldığım, oğlanlarla 9 aylık oynadığım, dizlerimdeki yaralar iyileşmeden daha;üzerindeki kabuğu düşerek bir sıyırıkla daha derinleştirdiğim günleri, Zerrin'i, sokağın tozuyla birlikte  yağlı domatesli taze peynirli  yarım ekmek yediğim günlerimi özledim !

Dizlerimdeki o yara izleri hala duruyor. Bu yüzden hiç güzel bacaklarım olmayacak sanırım ama,benim onlara baktığımda gülümsemek için bir sebebim var. Nerden bilirdim o ince sızıların, bir gün bana gülümseme sebebi olacağını.. O zamanlar dizin yaraysa,haldır haldır koşamama sebebiydi çünkü,çok üzülürdüm.

Zerrin 3.katta oturan en yakın çocukluk arkadaşımdı. Biz birlikte büyüdük. Her türlü oyunun belini kırdık. Evcilik oynarken o hep erkek olurdu,gönüllüce. Benden çok az oyuncağı olmasına rağmen,nasıl o kadar güzel oyunlar kurabildiğine şaşırırdım. Muntazam aralıklarla küserdik,o tek başına sokağın bir köşesinde benim kötü bakışlarıma aldırmadan oynar,oynardı.. Sonra kilimini de toplar,suratıma bile bakmadan evine giderdi. Çok geçmeden zaten ağlayarak barışır,bir daha küsmeyeceğimize dair sözler verirdik.
Çok iyi kızdı iyi olmasına da osuruğu çok pis kokardı! O osurduğu zaman kendimi balkondan atmak isterdim. Ve bir de uyuz olurdum, o osurduğu halde "Off bu koku ne be?" deyip salağa yatmasına.
Zerrin şimdi evli,bir de çocuğu var.. 
Yani anlayacağınız,bizim oynadığımız evcilik oyunlarından sıyrılıp hayata atıldı. Gerçek bir kocası var, kucağındaki kundaklı bebeği de gerçek bir bebek!

Ben hala ekmek arasında zeytinyağlı domates ve taze peynir yiyorum yemesine,ama ananemin yaptıklarına,sepetten sarkıtıp da aldığım,tüm çocukların gözü önünde yediğim ekmeklere benzemiyor. O ekmeği yiyebilmek için çetin savaşlar verirdim çünkü ananemle. Öyle bir paylardı ki beni eve gelip yemediğim,sokakta yediğim için. Beni hiç anlamadın anane ! O ekmeğe toz değmeden,çıkmıyordu tadı işte..

Eskisi gibi masum değil erkeklerle oynanan oyunlar sonra..
9 aylık oyununu bilmeyenler için anlatayım; 2 tane kafa büyüklüğünde taş alınır,11 adım sayılır ve kale oluşturulur. Sonra başlarsın top sektirmeye. En az top sektiren kaleye geçer. Topa,1 kez değebilirsin en fazla yerdeyken. Yanlışlıkla değdi miydi,geçersin kaleye.. Havadaysa eğer top,istediğin kadar değ topa. Her gol itinayla sayılır. 9 gol yedin mi,9 aylıksın ! Anne oluverirdin hemen. 
Şimdiye gelirsek;erkeklerle oynanan oyunların sonunda,ya gerçek anne oluyorsun, ya da oynadığına oynayacağına bin pişman acılarınla evine dönüyorsun ! 9 gol yemene de lüzum yok üstelik. Tek gol yetiyor.. 

Büyüyünce işte ne ağaçlara tırmanıp o yakalanma korkusunu ensende hissedebiliyorsun, ne de sırtından akan terler sokakta haldır haldır koşmandan ötürü oluyor..

Özlüyorsun işte azizim..

1 yorum:

laeti dedi ki...

Başlamak en zorudur. "Yazmaya başlamak" ise başlamaların en zorlarındandır. Bunu atladığımıza göre... İşimize bakalım. Freud'un baldızı, Başbuğ'un yeğeni, Tayyip'in kaynı anlamam! Ukala ve egoist olmanın senin suçun olmadığı gibi çoğu şeye eleştirel yaklaşmak, onları düzeltmeye çalışmak da benim suçum değil. Yazdıkların hakkında yorum yapmak için bir kaç yazını daha okumayı bekliyorum.

Şimdiden ellerine sağlık,

(Uyku tutmayan, çocukluğunu özleyen) Bir Dost...

Yorum Gönder